Kadıköy’ün hususiyetlerinden (özelliklerinden) biri de Fenerbahçe spor kulübünün bu semtte olmasıdır.
Perşembe günü, o bir zamanlar piyasaları dillere destan olan, meşhur Kuşdili çayırının kenarındaki Fenerbahçe kulübü merkezine gittim.
Kulübün binası kapalıydı. Yalnız bahçesinde, acemilere (yeni başlayanlara) tahsis edilen tenis kortunun yanındaki iki sıra ağaçların altında birkaç genç sporcu oturmaktaydı. Gençler beni büyük bir samimiyetle karşıladılar.
Gençlerden edindiğim malumat (bilgi) şu merkezdedir:
Yaz mevsimi dolayısıyla faaliyette bulunan şubeler bilhassa denizcilik ve tenis kısımlarıdır.
“Fener’in iki denizcilik merkezi vardır: Birisi Kadıköy’de diğeri Ortaköy’de. Kadıköy’deki kayıkhanede 2 tane iki çifte, 2 tane tek, 1 tane iki çifte direkli futa, küçük bir bot, bir tane ‘piyade’ ve bir adet köhne bir kotra vardır. Ortaköy’de iki futa daha bulunuyormuş. Futalar cidden çok güzel şeylermiş. Hele direkli futaya bayıldım.”
Fener denizcileri sık sık Kadıköy’den kalkıp Beykoz’a, Anadolu Hisarı’na, Beylerbeyi’ne gidip geliveriyorlarmış. Antrenmanlar kışın kar yağarken de devam ediyormuş. Denizcilikte çalışan altı tane de hanım varmış.
Tenise gelince, Fener kulübünün mükemmel üç tenis kortu var. Bu kortlarda yalnız daimî (kalıcı) azalar (üyeler) değil, muvakkat (geçici) mevsim azaları da çalışıyor…
Tenkidin mubah (serbest) addedilmeye başlandığı bir zamanda girmiş gibi olduğumuz için, kulübün gençlerine bir şikayetleri olup olmadığını sordum. Güç bela şu iki şikâyeti tespit edebildim:
- Kulübün umumi kaptanı Galip Bey fazla sertmiş. Her şeye karışırmış. Kulüp halkı fazlaca hapsolmuş…
- Galip Bey’in bir nevi muavini (yardımcısı) olan Barla lakaplı bir zat varmış. Bu zat spor faaliyeti ve donu vermekte mütemadiyen (sürekli) müşkilat (zorluk) göstermekteymiş. Hatta bazen donları satılığa bile çıkardığı olmuşmuş.
Anlaşılan memleketin en güzel kulüplerinden biri olan Fenerbahçe’de de bir nevi Fetih bey’e ihtiyaç var.