İstanbul’da ömründe denize girmemiş yüz binlerce insan var.
Kürek çekmenin lezzetini, rüzgarların doldurduğu yelkenler altında dolaşmanın zevkini tatmalıyız
Nihayet yaz geldi. Sahil şehirlerinde “yaz” demek “deniz” demektir. Denizin yanıbaşında doğup büyüyen insanlar, daha doğrusu Karadenizlilerin tabiriyle “yalı uşakları” (yalıların çocukları, zenginlerin çocukları) yaz mevsimini denize kavuşmak için beklerler ve çok eski zamanlardan beri sahil çocukları denizin zevkini çıkarmayı bilmişlerdir.
Denizi sevmek, onun kah coşup şahlanan, kah durgunlaşıp süzülen sularında ufuklara açılmak, yaz güneşiyle ışıl ışıl ışıldayan sahillerde yüzmek, kürek çekmek, yelken kullanmak bütünüyle ayrı, tadına doyum olmayan bir zevktir.
Her sene yaz mevsiminde Avrupa’nın Karadeniz ve Akdeniz’e bakan şehirlerinde oturan genç ihtiyar, kadın erkek yüz binlerce, milyonlarca insan günlerini sabahtan akşama kadar denizlerde, boydan boya uzanan kumsallarda geçirirler. Denize uzak şehirler tamamen denizden boşalır, çünkü artık yaz gelmiş, deniz mevsimi gelmiştir. Herkes onun bin bir eğlencesinden istifade edecektir.
Tabiatan en çeşitli güzelliklerle süslenmiş olan İstanbul’un bahâ biçilmez hazinelerinden biri de kıyılarına ve geniş ufuklarını baştan aşağı çevirmiş olan denizidir. Dünyanın hiçbir tarafında, hiçbir şehir deniz bu kadar yakından kucaklanmış, kıyılarına bu kadar telifete sokulmuş değildir.
İsmi asırlarca dillerde dolaşan güzel İstanbul’un semalarına hakim olan tabiat ancak tepelerden sahillere doğru inip denizin maviliğine uyanıktan sonra emsalsız bir renk ve ışıkla bezenerek bir kat daha güzelleşir. Gündüzleri Boğaz’ından mavi bir kumaş gibi akıp geçen deniz geceleri yıldızların ışıklarile parlayan tellî pullu bir gelindir.
Denizi seven, onun sakladığı eğlenceleri tatmasını bilen bir meraklı için Moda ve Kalamış’tan başlayarak Pendik’e kadar uzanan sahiller bir hazine, emsâlisiz kumlukları ile Florya bir define’dir. Dünyanın en güzel plajları, hem de tabii olarak, İstanbul şehri’nin etrafına toplanmışlardır.
Dünyanın her tarafında yaz mevsimi gelince insanlar sonsuz bir arzu ile denizi arar ve tabii şeraiti iyi olmasa bile, buldukları ile iktifa ederek ondan her türlü istifade ve eğlenceyi temin ederlerken ayaklarımızın ucuna çarşaf gibi serilerek sahillerimizi yahyan güzel denizlerden, eşine nadir raslanır kumsallarımızdan faydalanabiliyor muyuz?
Yüzmek bilenlerimizin, kürek çekmek meraklılarımızın, yelken heveslilerimizin sayısı kaç yüz bine varıyor?
Deniz mevsiminde İstanbulda plajlara devam edenlere bakılacak olursa yüz binlik bir rakkam söylemek müşküldür. Fakat İstanbulda ömründe Denize ayağını sokmamış, hayatında bir kayık gezintisi yapmamış olanların sayısı muhakkak birkaç yüz bine fazladır.
Denizin yanıbaşında bulunan ve üç tarafı denizle çevrilmiş olan İstanbul’da doğup büyüdüğü, gençlik çağını doldurup ihtiyarladığı, saçı sakalı bembeyaz olduğu halde bir defa bile denize girmek merakına kapılmamış birçok İstanbullu ile şahsen tanık değil miyiz? Vapur sallantısından korkarak köprüden Üsküdar’a geçmekten çekinen, Sarayburnu önünde mide bulantılarına uğrayan ahbaplarımız yok mudur? Boğaz içine, Adalara işleyen vapurlarımızda deniz tutmasına karşı kırmızı külahlar içinde nane şekeri satılmaz mı?
Bütün bunları bir tarafa bırak sak bile bir deniz şehri olan İstanbulda deniz sporları uğraşan kaç kulüp vardır ve azalarının adedi ne kadardır? Halbuki bir İstanbullu için yüzmesini, kürek çekmesini bilmemek bile şaşılacak şey değil midir?
Elbette, metnin tamamını size sunabilirim:
Yaz mevsiminde bütün dünyayı neşeye boğan, eğlenceye gark eden deniz, bizde, üzerinden vapurla geçilen bir yol vaziyetinde kalmamalıdır. Kendimizi ayaklarımızın ucunda bekleyen bir eğlenceden mahrum ediyoruz. İstanbulda deniz eğlencesi büyük masraflara mütevakkıf bir eğlence değil dir.
Bol bol denize girerek onun hayat dolu zerrelerinden istifade etmeliyiz. Tatlı günlerimizi çoluk çocuğumuzla beraber, kumluklara uzanarak geçirmeliyiz. Kürek çekmenin lezzetini, serin rüzgârların doldurduğu yelkenler altında güzel denizlerde yolculuk etmenin zevkini, denizde yorulup sahilde dinlenmenin hazzını tatmalıyız. Çocuklarımıza küçük yaştan itibaren deniz sevgisini aşılayalım, deniz eğlenceleriyle büyütelim ki, onlar da deniz aşkı ile ihtiyarlasınlar.
Güzel İstanbulumuzu nadir bir letafetle üç tarafından kucaklamış bulunan deniz emrimize amadedir.
S. H. R.